Diffusion Capital Partners (DCP)’nin yatırımları arasında yer alan doku mühendisliği ve rejeneratif tıp cihazları geliştiren Axolotl Biosystems’in hedefi, Uzak Doğu ve Batı Avrupa pazarlarındaki yerini sağlamlaştırmak.
Belki bundan 50 yıl sonra her yıl organ nakli bekleyen binlerce hasta için gerekli olan organ, üç boyutlu biyoyazıcılarda basılacak. Dünyada organ bekleyen 1 milyon hastaya nakil edilmesi gereken uzuvlar bir makine aracılığıyla üretilecek. Hayal gibi ama aslında gerçek olmaya çok yakın bir senaryo…
Şu anda insanlarda kullanılabilecek düzeyde organ yapılamıyor. Ama bunun ilk adımı olan kemik ve kornea implantları basan yerli teknolojiler dikkat çekiyor. Türkiye’de Mayıs 2017’de Onur Samet Yıldırım ve Can Garipoğlu tarafından kurulan üç boyutlu biyobasım sistemleri üreten Axolotl Biosysytems bunu yapanlar arasında yer alıyor.
50’ye yakın üniversitede kullanılıyor
Şirket, insan doğasında bulunan materyallerle deri dokuları üretiyor. Bunun yanı sıra kolajen, kalsiyum, magnezyum ve fosfat gibi malzemelerin doğru karışımlarını hücrelerle bir araya getiriyor. Kornea implantları ameliyatlar için çözülebilir malzemeler üretebiliyor. Şirket CEO’su Onur Samet Yıldırım, temel olarak otomatik kontrol sistemleri ve biyomedikal sistemler üzerine çalışmalarımı yoğunlaştırdıklarını söylüyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: “Axolotl Biyosistemler’den önce Sanayi Bakanlığı desteği ile hızlı elektronik devreler prototipleme üzerine şirket kurmuştuk. Bu anlamda iki yıl içerisinde ciddi bir bilgi birikimi ve ticari tecrübe elde ettik. Akabinde biyomedikal projelerde geliştirdiğimiz teknolojinin kullanılması ile birlikte bu alana adapte olduk.“
DCP’nin yatırımlarından biri
Axolotl Biyosistemler, doku mühendisliği ve rejeneratif tıp cihazları geliştiriyor. Bu anlamda amiral gemisi ürün grubu 3 boyutlu biyobasım sistemler…Şirket, bununla büyümeye devam ediyor. Yıldırım, “Biyobasım sistemleri yapay doku ve organoidler oluşturmanızı sağlayan sistemlerdir. Markete giriş stratejimizi bu ürünler üzerine oluşturmuştuk. Biyobasım sistemlerinin geliştirilme sürecini şu şekilde özetleyebiliriz. Alfa prototip Ekim 2017’de tamamlandı ve beta prototipleri müşterilerimiz ile Mayıs 2018’de buluşturduk” diyerek şirketin hangi aşamalardan geçtiğini anlatıyor.
Şirket, İTÜ ARI Teknokent, Diffusion Capital Partners ve Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı’ndan aldığı 150 bin dolarlık yatırımla işe başladı. Şirketi ihracat temelli kurduklarını belirten Yıldırım, “ABD ve Avrupa olmak üzere 50’ye yakın üniversiteye 3 boyutlu biyobasım sistemlerinin kurulumunu gerçekleştirdi. 2021 için temel hedefimiz Batı/Orta Avrupa, Uzak Doğu ve Kuzey Amerika pazarlarında 100’e yakın üniversiteye ulaşabilmek” diyerek iki katı büyüme hedefini ortaya koyuyor.
Hedef, Uzak Doğu ve Batı Avrupa pazarları
Şu anda yurtdışında birçok noktada faaliyet göstermemizi sağlayan bir distribütörlük ağı bulunuyor. Distribütörleri Almanya, Belenux (Hollanda merkezli), Birleşik Krallık, Fransa, İskandinavya (Danimarka merkezli) Çin, Hindistan ve Singapur gibi ülkelerde… Onur Samet Yıldırım, “Bu anlamda kısa vadede Uzak Doğu ve Batı Avrupa pazarlarındaki yerimizi sağlamlaştırmak yurtdışındaki büyümemizin temel yapı taşı olacak. Biyobasım teknolojileri, bu yıl itibarıyla FDA tarafından onaylı bir terapötik tedavi metodu olmuştur. Bu anlamda klinik çalışmalarda daha aktif bir şekilde kullanılacağını düşünüyoruz” diye konuşuyor.
Şirket, Mart ayından bu yana, koronavirüs testi için kullanılan RT-PCR cihazlarının eşlenişi ile sonuç verebilen, izotermal DNA amplifikasyon test cihazı geliştiriyor. 30 dakika içinde koronavirüs testi sonucu almak, bu cihaz ile mümkün olacak.
Yıldırım, projedeki hedeflerini şöyle açıklıyor: “Bioprinting sistemini bir otomatik pipetleme gibi manupile edip tek bir platform üzerinde çoklu test yapmaya imkan sağlamaktı. Böylelikle kullanıcı etkisi ortadan kalkacak ve doğruluk oranının yükselmesi mümkün olacaktı. Bu kapsamda da Mart ayından bu yana çalışmalarımızı yürüttük İTÜ Çekirdek bünyesinde ve Petrol Ofisi’nden de projeyle ilgili destek aldık.“