Ülkemizde popüler olan STK’ların içyüzünü bilmek ister misiniz?
17 yıldan fazla bir zaman dilimine yayılmış STK geçmişi olan bir bireyim ben. Bu kadar uzun bir süredir içinde yer aldığım bu zeminlerin tanınması, detaylıca olmasa da görünen yüzüne ayna tutmanın önemi hasebiyle, bu konu başlığını kalıcı bir bilgi olması bağlamında yazıya dökmek istedim. Aslında bu düşüncenin sebebi, hala anlaşılamayan ve içinde yer almadığı halde hariçten gazel okuyan kitlelerin varlığından şahsım adına duymuş olduğum rahatsızlıktır.
2002 yılında Üniversite eğitimim sırasında gençlik klüpleri ile başladığım ve Üniversite hayatım bittikten sonra da gerek sosyal gerek ekonomik pekçok sivil toplum kurumu ve kuruluşunda aktif/perde arkası oyunculardan olmak benim hayatımda oldukça önemli adımlar atmama yardımcı oldu. Yaşadığımız zaman diliminin en büyük sorunlarından biri de, sadece kendini düşünen ve bana dokunmadığı sürece umrumda değil o sorun diyen insan sayısının azımsanamayacak kadar ciddi sayılara ulaşmış olduğu gerçeğidir. Başka insanların dertleri için çözüm bulmak, bir konuda doğru olmayan uygulamaları düzeltmek için yeni fikirler üretmek, maddi bir kazancı olmadan da gönül vererek zihin ve beden gücünü kullanmak herkesin harcı değil elbette. Kimse de niye böyle yaklaşmıyor diye sorgulamak kimsenin haddine düşmez belki ama insan istiyor ki, itiraz edilen yanlışa destek çıkan bulmanın, aç kalan bir yavruya mama tedarik etmenin, Ülkemizden belki de kilometrelerce uzakta olan bir canlının suya hasretini gidermenin hazzı ve doyumu herkes tarafından bir kere tadılmış olsun.
Konunun odak noktasından fazla kopmadan genel hatlarıyla bu kuruluşların özünde nelere hizmet ettiğini, genel çalışma prensiplerinin ortak paydada hangi alanda birleştiğini ve nereden yola çıkarak bu değişim ve dönüşüm platformuna girdiklerini özetlemek gayesiyle yazıya devam ediyorum.
STK’lar;
Sivil toplum kuruluşları, bağımsız çalışma sergileyen, halkın bir araya gelerek oluşturmuş olduğu, amaçları doğrultusunda daha iyi yaşam koşullarını hedefleyen, hukuki, sosyal, çevresel, kültürel hedefler doğrultusunda faaliyetlerini sürdüren ve bir merkeze bağlı çalışan resmi olmayan kurumlardır. Yasal olarak faaliyet gösteren bu kuruluşların genel hedefleri, başkalarına yardım sağlamaktır. Temsil ettiği kitlelerin temel haklarının yanında, ekonomik ve demokratik menfaatlerini, işçi haklarını, dini bir amacı veya hayır işlerini de içine katacak alanlarda faaliyet gösterebildikleri bilinmektedir. Bu kuruluşlara; sendikalar, dini kuruluşlar, düşünce kuruluşları, kar amacı olmayan vakıf veya dernekler, ticari kuruluşlar, meslek kuruluşları, siyasi partiler, sanayi kuruluşları, gençlik dernekleri ve devlet bünyesinde olmayan okullar örnek gösterilebilir. Toplumdaki eksiklikleri, sorunları çözmek, çözmeye yardımcı olmak ve faaliyet geçekleştirmek adına kurulmuş oldukları için güven veren ve şeffaf bir yönetime sahip kurumlar olmasına özellikle dikkat edilmesi beklenen kuruluşlardır.
STK’ların prensipleri
STK’ ların en temel prensibi, bünyesine katılan herkesin “gönüllülük” esası ile varlık göstermesidir. Görev dağılımında ast-üst ilişkisinin olmadığı, dayanışmanın her evrede ön planda tutulduğu, Devletin maddi-manevi herhangi bir katkısının olmadığı ancak Devletin uygulamakta olduğu kararlara uymanın zorunlu olduğu bu yapılanmalarda, masraf kalemleri çalışmalarına destek veren/sponsor olanlar kişiler, şirketler ya da oluşumlar tarafından karşılanmaktadır. Dernek, oda, vakıf, sendika isimleriyle çalışmalarını yürüttükleri için direk kendi adlarının isimlerinde geçtiği görülmeyen kuruluşlardır.
Bağımsızlığının arkasına toplumun gücünü alan ve yaptığı her iş için kendisine tabi olan topluluğu ve tüm toplumu aydınlatma amacını taşırlar. İkna ve eylem faaliyetlerini muhakkak çalışmalarına yansıtırlar.
Ortak edinilmiş görevleri vardır ve bunların başında toplumun geleceğini aydınlatmak ve hem yaşayan hem de ardından gelecek neslin ufkunu açmak gelir. Halkın arasındaki suç işleme eğilimini asgari seviyelere çekmek, zarar veren alışkanları tedavi etmeye ve onları yok etmeye yönelik örgütlenmelere de önayak olurlar. Yurtiçine ve yurtdışında yaşayan tüm vatandaşların temel haklarını savunmak, onları korumak ve kollamak ve bunun içinde özverili çalışmalar yürütmek önemli misyonları arasında yer alır bu kuruluşların.
Ülkemizin önde gelen STK’ ların başında gelenler; KIZILAY, AKUT, LÖSEV, TEGV, TEMA ve YEŞİLAY olarak sayılabilir.
Türkiye’deki en eski sivil toplum kuruluşu, KIZILAY’dır. Kan ihtiyacı başta olmak üzere, afetler, göç ve mültecilere yardım, sağlık, sosyal faaliyetler, ilk yardım, gençlik, eğitim gibi alanlarda hizmet sunar.
TEMA Vakfı, erozyonla mücadele edebilmek adına kurulmuş bir sivil toplum kuruluşudur. Ülkemizde doğal yaşamı korumak için görev edinmiştir. Bu doğrultuda halkın bilinçlenmesini sağlamak ve doğal ortamı korumak adına çalışmalar sağlar.
AKUT, arama kurtarma derneği olarak işlevini devam ettiren AKUT, sel, kaza ve deprem gibi durumlarda gönüllülük esasına dayanarak yardım sağlayan kuruluştur.
LÖSEV, kan ve lösemi hastası olan çocuklara sağlık ile eğitim ihtiyaçlarını karşılayan sivil toplum kuruluşlardan birisidir. Ayrıca son yıllarda sağlık sorunu yaşayan yavruların aileleri ile emek imecesi adı altında yaptığı işbirliği ile, çocuklara nakdi yardımı hediyeler satarak Lösev Dükkan aracılığı ile genişletmiş, kurmuş olduğu hastahane ve sevgi köyü ile de gerek bu çocuklarımızın eğitim ihtiyacını gerek sağlık kompleksi bağlamında muhteşem bir altyapıya sahip bir hastahanenin gönüllü bağışları sayesinde hayata geçmesini sağlamıştır.
YEŞİLAY, sigara, kumar ve alkol alışkanlıklarının bırakılması yönünde mücadele eden vakfa verilen isimdir. Sivil toplum kuruluşu olan YEŞİLAY, 1920 tarihinde İngiliz işgalini sonlandırmak amacıyla kurulmuştur.
TEGV, İlköğretim çağı çocuklarımızın Cumhuriyetimizin temel ilke ve değerlerine bağlı, akılcı, sağduyulu, özgüven sahibi, düşünen, sorgulayan, kendi iç yaratıcılığını harekete geçirebilen, barışçı, farklı düşünce ve inançlara saygılı, insan ilişkilerinde cinsiyet, ırk, din, dil farkı gözetmeyen bireyler olarak yetişmesine katkıda bulunacak eğitim programları ile etkinlikler oluşturmak ve uygulamaktadır.
Çoğunda gerek gönüllü eğitmen gerek katılımcı olarak 6 yıldır düzenli olarak görev aldığım için gönül rahatlığıyla söyleyebileceğim tel bir cümle var size….
İnsan olmak sadece aldığı nefes için şükretmek demek değil, tek bir zerresine dahi gönlünüzden geçen ufacık bir iyilikle bile dokunmak demek… Sosyal, girişken, ne istediğini bilen ve kafasına koyduğunu yapan biri olmanız şart değil, yeter ki ucundan tutun bu halkanın ya da siz kopmak üzere olan iki halkayı birbirine bağlayan olun.
İnanın bu duygunun paha biçilmez rahatlığı sizi sardığında, daha fazla ne yapabilirim düşüncesi ile yolunuz hep ışığın etrafında dönen ateş böcekleri gibi deli divane edecek sizi.
Yaşadığımız günlerin zorluğunu ve bu kadar da olmaz, hayat bu kadar dar cenderelerden geçmez dediğimiz herşeyi görür olduğumuz bu Dünyada; biraz da elimizi vicdanımıza götürmeyi, fikirlerimizi bizden başka insanların düşünceleri ile harmanlamanın bütüne hizmet ettiğini asla unutmayın lütfen.
Var olmanın ve varlığı yoklukla harmanlayıp çabalamanın vaktidir.
Duyabilene, kulak verene, içine alabilene ve içselleştirebilene selam ile, sağlıkla kalın.